Velázquez çiziminiz için resminiz için bir Velázquez Orijinallik Sertifikası (COA) alın.
Tüm Velázquez sanat eserlerinizi satmak, sigortalamak veya vergi indirimi için bağışta bulunmak için Orijinallik Sertifikasına (COA) ihtiyacınız vardır.
Velázquez Orijinallik Sertifikası (COA) almak kolaydır. Bize fotoğraf ve boyutları gönderin ve Velázquez resminizin veya çiziminizin kökeni veya tarihi hakkında bildiklerinizi bize bildirin.
Velázquez tablonuzu veya çiziminizi satmak istiyorsanız, satış hizmetlerimizi kullanın. Velázquez satış yardımı, satış tavsiyesi, özel anlaşmalı satışlar ve tam aracılık sunuyoruz.
2002'den beri Velázquez'in kimliğini doğruluyor ve orijinallik sertifikaları veriyoruz. Tanınmış Velázquez uzmanları ve Velázquez sertifikalı değerleme uzmanlarıyız. Tüm Velázquez sanat eserleri için COA'lar ve değerlendirmeler yayınlıyoruz.
Velázquez tablolarımız ve çizimlerimiz tüm dünyada kabul edilmekte ve saygı duyulmaktadır.
Her COA, derinlemesine araştırma ve analiz doğrulama raporlarıyla desteklenir.
Verdiğimiz Velázquez orijinallik sertifikaları, sağlam, güvenilir ve tamamen referanslı sanat araştırmalarına, kimlik doğrulama araştırmalarına, analitik çalışmalara ve adli araştırmalara dayanmaktadır.
Velázquez resminizi veya çiziminizi dünyanın her yerinde incelemeye hazırız.
Orijinallik sertifikalarınızı ve kimlik doğrulama raporunuzu genellikle iki hafta içinde alacaksınız. Velázquez resimlerinin veya çizimlerinin araştırılması zor olan bazı karmaşık vakalar daha uzun sürer.
Müşterilerimiz arasında Velázquez tahsildarları, yatırımcılar, vergi makamları, sigorta eksperleri, eksperler, değerleme uzmanları, müzayedeciler, Federal kurumlar ve birçok hukuk firması bulunmaktadır.
Diego Rodriguez de Silva y Velázquez sanat kimlik doğrulaması, değerlendirme, özgünlük sertifikaları (COA), analiz, araştırma, bilimsel testler, tam sanat doğrulamaları gerçekleştiriyoruz. Diego Rodriguez de Silva y Velázquez'inizi satmanıza yardımcı olacağız veya sizin için satacağız.
Velázquez 1599’da Seville’de doğup 1660’da Madrid’de öldü. Onun tabloları resim sanatının zirvesinden örnekler sunar. Gençliğinde Velázquez mavi kağıt üzerine karakalem ve beyaz tebeşirle resimler yapardı. Resmettiği süjeler basit şeylerdi. Sonraki yağlı boya çalışmalarıyla kıyaslayınca ondan böyle büyük bir dönüş beklemezdiniz.
Eserleri temelde portrelerden, tür resimlerinden ve mitolojik kız kardeşlerin tablolarından oluşuyordu.
Görünüşe göre, Velazquez özellikle cücelerden çok etkilenmiş, resmettiği sahnelere cüceleri dahil etmiş ve ayrıca onların portrelerini yapmış.
İtalya’yı önce bir buçuk seneliğine sonra da yaklaşık iki yıllığına ziyaret ettiğinde, haftalarını Michelangelo, Raphael ve muhtemelen başka büyük İtalyan ustaların eserlerini çizerek geçirdi. Caravaggio ve Titian’la tanıştığını ve özellikle Titian’ın eserlerinden büyük ölçüde etkilendiğini biliyoruz. Sanatçı aynı zamanda antik heykellerin de çizimlerini yaptı. Bu çizimlerin hepsi kayıp.
Şu an bilinen yaklaşık 130 eserinden yalnızca beş tanesi çizim ve bu beş taneden iki tanesi bir yaprağın sağ ve sol taraflarında yer alıyor; bu da demek oluyor ki elimizde Velázquez’e ait sadece dört sayfa çizim var. Bu şaşırtıcı derecede küçük bir rakam çünkü çoğu sanatçı kendinden geriye yağlı boya tablolardan çok eskizler ve çizimler bırakmıştır. Yaklaşık 40 yıl boyunca İspanyol sarayında görevli ressam kendisiydi. Sarayda kendi atölyesi ve asistanları vardı. Burada aktif olarak çalışmasına rağmen geriye kalan yalnızca aşağıdaki beş eskiz. Diğer çalışmalar ise ortadan kaybolmuş.
Bu beş eskizin hiçbirinin Velázquez’in şu an bilinen hiçbir tablosunun hiçbir yerinin taslağı olmadığını belirtmekte fayda var. Bir sayfanın sağı ve solundaki çizimler muhtemelen Breda’nın Teslim Oluşu adlı tablosu için çalışmalar ancak bu eskizler tablodaki herhangi bir kimsenin taslağı gibi görünmüyor. Kardinal Borja’nın çizimine gelince, elimizde Velázquez’in gerçekten onun bir tablosunu resmettiğine dair bir kayıt var ancak tablonun kendisi kayıp. O yüzden de çizimin tabloyla uyuşup uyuşmadığını bilmiyoruz. Velázquez muhtemelen 30,000 kadar çizim yaptı ama elimizde yalnız beş tanesi var. Gerçekten absürt bir durum.
Bunu Leonardo da Vinci ile karşılaştırın. Leonardo, Velázquez’den 140 yıl önce öldü ama elimizde ondan kalmış (çoğu anlaşılmaz) 5000 sayfa not var. Ya da Velázquez ile tam olarak aynı zamanda yaşamış ve ondan sadece 9 yıl sonra ölmüş olan Rembrandt’i ele alalım. Şu an bilinen 2000 Rembrandt çizimi var. Öyleyse Velázquez’in diğer 29,995 çizimine ne oldu? Hepsi yanıp kül mü oldu? Hepsini fareler mi yedi? Yaptığı neredeyse her çizimin yok edilmiş olması kulağa imkansız geliyor.
İhtimallerden biri, içinde belki de birkaç yüz çizim olan bir yığının bir müzenin karanlık çatı katında bir yerlerde duruyor olması. Olağan şüpheliler elbette İspanya, Fransa, İtalya ve Rusya’daki büyük eski müzeler çünkü bu müzelerin hepsinde şimdiye dek kimsenin açmadığı sandıklar ve kutular bulunuyor.
İtalya’da bir müze ellerinde eski ustalara ait daha önce kimsenin sınıflandırmadığı, kataloglamadığı ve hatta bakmadığı 30,000 çizim olduğunu tahmin ediyor. Aslında, evet, biri onlara göz gezdirmeye başlamıştı; kayıtlara göre bu 1700’lerde oldu, bu yüzden de istatistikler tam olarak doğru olmayabilir.
Madrid’deki Prado Müzesi bazı açılardan bir şaheser ganimeti. Görünüşe göre envanterleri tamamen kataloglanmış değil ve geçmişe bakılırsa hiçbir zaman da tam kataloglanmamış. Ne yazık ki bu sebepten ötürü tablolar kaybediyorlar ve müzeler ne kaybettiklerini bilmiyorlar bile. Geçmiş bize bu şekilde depolamanın sanat için iyi olmadığını ve maalesef bazı önemli parçaların kaybolduğunu da gösterdi.
Tablolar ve çizimler herhangi bir yerde, üzerlerinde bir etiket veya hüviyet olmadan rastgele depolanıyor. Yakın zamanda tavan arasında bulunan eser gibi:
“MADRID, İspanya (AP) — Renovasyon çalışanları İspanyol usta Francisco de Goya’ya ait 18. yüzyıldan kalma şu ana dek bulunmamış bir tabloya rastladılar.”
Prado Müzesi tablonun 10 gün önce tavan arasında bir duvara yaslı durduğunu ve gerçekten de bir Goya eseri olduğunu doğruladı.
Görünüşe göre bir kilise sunağının arkasına asılması planlanan 2.5 x 1.8 metrelik eseri incelemiş Prado küratörlerinden Carmen Garrido “Eseri tanıdığımız an harikuladeydi,” şeklinde konuştu.
Garrido, “Kalitesi ve yapılışındaki karmaşıklıkla fevkalade bir eser,” diye de ekledi.
Hiç kimse bir Goya eserinin nasıl tavan arasında bir yığına düştüğünü bilmiyor.
“Bu ne kadardır burada? Çok, çok uzun zamandır.”
Garrido tablonun müze kayıtlarında bulunmadığını söyledi. Tuvalin arkasında eserin 1865’te restore edilmesini buyuran bir yazı da bulundu.
Velazquez resimlerinin çok azını imzalamış ve çizimlerinin muhtemelen hiçbirini imzalamamıştır. Eskizlerinin çok azının üzerindeki isimlerse sonradan verilmiştir.
Tablolarının çoğu yangın veya savaşlar yüzünden yok olmuştur ve bu yüzden de genelde eskizlerinden biriyle belirli bir tablosu arasında alaka kurmak kolay değildir.
Yani bir yerlerden Velazquez’e ait çizimler çıkması neredeyse kesin ancak ortaya çıkan çizimlerde İspanyol ustanın dokunuşunu görmek için çok izanlı gözler ve cüretkar bir önsezi gerekiyor.
Çok uzun zamandır 17. yüzyılın İspanyol sanatçılarından Murillo’ya ait olduğu düşünülen bir tablo x-ray taramaları ortaya karakteristik spatula izleri çıkarınca eser Velazquez’e atfedildi.
Saint Rufina araştırmaları da Velazquez’in Madrid, Prado’da bulunan Sybil’iyle arasında biçimsel bağlantılar ortaya çıkardı.
Tablo ilk olarak Don Luis de Haro’nun envanterine kaydedildi. Haro 1643’te ülkenin başbakanı olarak, favori saray ressamı Velazquez olan amcası IV. Felipe’nin yerine geçti.
Tablo, Dudley Kontunun koleksiyonunda Bartolome Esteban Murillo eseri olarak 1968’de tekrar ortaya çıkana kadar kayıptı. 1925’te Dudley’nin 3. Kontu tabloyu sattı. 1948’de tablo New York’ta satışa çıktı ve şu anda tablonun mal sahibi olan aile tarafından satın alıntı. O zamandan beri de tablo kamu tarafından görülmemişti.
1963’te Lopez-Rey Velazquez’e ait kayıp bir Saint Rufina tablosuna işaret etti. Derinlemesine bir teknik inceleme sonunda tablonun Velazquez’e ait olduğu ve tarihinin de 1632 ila 1634 arası olduğu doğrulandı.
Son zamanlarda bu tablo sayısız yorum ve yazıya konu oldu. İşte bu konuda bizim fikrimiz…
Velazquez yalnızca son derece yetenekli bir ressam değil aynı zamanda şerefe, unvana, mevkiye, güce ve prestije aç bir adamdı.
Dünyanın en büyük ressamlarından biri olmasının yanı sıra hayatıyla ilgili en kayda değer unsur neredeyse 40 yıl boyunca İspanya kralının gözdesi olarak kalmayı başarmış olmasıdır.
Terfi üstüne terfi almış ve hiçbir zaman doymamıştır. Sanatçı, şövalye olabilmek için kralın Santiago Şövalyelerine kabul kurallarını değiştirmek için aracılık etmesini sağlamıştır.
Önce saray ressamı, sonra da kralın şahsi ressamı olmanın çok ötesine geçmiştir. Bina projelerinin baş denetmeni ve kraliyet ailesinin baş hazine vekili olmuştur. Fransız kralının İspanya kralının kızıyla düğünü için ziyareti gibi, devletin en önemli organizasyonlarının hazırlıklarını denetlemiştir.
İtalya’ya kralın Papa’ya ve İtalya’nın önde gelen yöneticilerine ilettiği referans mektuplarıyla gitmiştir. Gittiği her yerde kralın temsilcisi ve kraliyet ailesinin çok yakın bir dostu olarak kraliyetten biriymiş gibi muamele görmüştür.
İlginçtir ki İtalya’dan elinde katılmayı çok istediği başka bir aristokrat cemiyete girebilmesi için Papa'dan referans mektuplarıyla dönmüştür. Bu onun gerçekten ne kadar hırslı olduğunun ve sürekli yükselme takıntısının bir kanıtıdır. Papa’ya tek bir ziyaret, kendi hırsları için baş piskopostan yardım ve destek isteğine dönüşmüştür.
Velazquez böylece sosyal piramidin tepesine tırmanıp orada kalmayı başardı ve bu noktaya varması için büyük bir ressam olmaktan çok daha fazlası gerekti.
40 yıl boyunca saray entrikalarının sürüngenlerle dolu çukurunda hayatta kalıp üstüne başarılı olmasını sağlayan tekinsiz bir hünere sahip olması gerekti.
Muazzam bir hırs ve devasa bir egoya sahip olmalıydı ve Velazquez’de bunların ikisi de vardı.
Las Meninas Velazquez’in kendine İspanya kralı ve kraliçesinin bile sahip olduğundan fazla ehemmiyet kazandırması için tasarladığı, aslında kendine hizmet eden bir tablodan başka bir şey değildir.
Burada kullandığı araç kendini devasa bir tuval üzerinde çalışırken etrafına serpiştirilmiş kraliyet ailesiyle birlikte resmetmesiydi.
Tabloda kendini resmedişine karşı çıkılması zor, oldukça mütevazı görünüyor. Ancak tuval öyle heybetli ki tabloda en göz önündeki obje o.
Gözümüze sokulan tuval ve önünde dikilen Velazquez’i görünce fark ediyoruz ki tablonun merkez noktası tam da orası.
Dünyaya kraliyetle sürekli ve doğrudan temasta olduğunu, kraliyetin ve gücün merkezinde yaşadığını göstermek için kralın resimde olmasını istiyor ve buna ihtiyaç duyuyordu.
Ama o, bu resimde müfrit egosunun daha da ön planda olmasını istedi. Tam tersinin olması beklenirken kraliyetin onun etrafını sarıp ona hayranlık duymasını…
O yüzden de aklına gelen numara, resminde kral ve kraliçenin küçük bir aynadan yalnız yansımasını göstermek oldu; sanki oyuncak bebekler kadar küçüklermiş gibi…
Yüce Velazquez’in elindeki oyuncaklar gibi…
Tuval dikkat çekiyor, Velazquez dikkat çekiyor ama kral ve kraliçe orada olsalar da sanki bir hiçmiş ve uzaktan saygıyla ve hayranlıkla Velazquez’e bakıyormuşçasına resmedilmiş.
Bu iyiydi ama Velazquez’e yetmedi. Bütün bu kompozisyonun Velazquez ile ilgili olduğunu saklamak için başka bir şey daha gerekiyordu.
Dahiyane bir fikir geldi aklına ve resme küçük prensesi, onun eşlikçisi genç saray hanımlarını ve cüceleri ekledi. Hepsi de genç yaşlarından ve ufak boyutlarından ötürü Velazquez’den aşağı durumda. İşte bu işe yarardı. Böylece bu tabloyu prensesin olağandışı bir portresiymiş gibi yutturabilirdi.
Son hilesi de kraliyet çocuğunun önüne büyük bir köpek yerleştirmek oldu. Böylece odağı prensesten başka tarafa çekti. Ne zaman küçük kıza baksanız büyük köpek dikkat çekmek uğruna savaş veriyor. Velazquez’e göre bu ayrıca köpeğin prenses kadar önemli olduğunu, hatta prensesin köpek kadar mühim olmadığını göstermenin bir yolu.
Bu tablo Velazquez’in anıtı.
Anlamı da şu: “Bana, Velazquez’e, bakın! Ben herkesten fazlasını başardım. Kral ve kraliçe bile beni hürmetkar bir mesafeden hayranlıkla izliyor. Bu sahnenin mimarı benim ve burada her şey benimle ilgili. Bu sahnenin merkezinde duruyor ve etrafımdaki her şeye hükmediyorum.”
Velazquez’in buradaki yorumu hakkında bir şüpheniz olursa, ressamın duvarda resmettiği tabloları ele alın. Biri Pallas ve Arakne, tanrıça Athena’ya meydan okuyan bir sanatçının hikayesi. Diğeri ise bir tanrıya meydan okuyan başka bir sanatçının hikayesi: Apollo ve Marsias.
Neden Velazquez kendi yaratımının arka planı olarak onca resim arasından bu iki resmi seçsin ki?
Tabii ki, böyle şeylerden anlayan insanlara, Las Meninas’ın aslında kendisi, Velazquez hakkında olduğu mesajını olabildiğince açıkça vermek ve kralın üstünlüğüne meydan okumak için.
Velazquez’e ait, atölyesinden, asistanlarından, takipçilerinden ve sanatçının çağdaşı diğer İspanyol ressamlardan kalma tabloları ve çizimleri araştırıyor, tasdik ediyor ve eserlere değer biçiyoruz.
Aile koleksiyonunuzdaki bir tabloyla ilgili hala şüphede misiniz? Bize ulaşın… Bir Diego Rodriguez de Silva y Velázquez eseri olabilir.